Davranışın dinamiği, kişinin içinde bulunduğu ortam, zaman ve psikolojik sahanın özelliklerinden doğar.[1] Bu durumun kişileri etkilemesi de farklı şekil ve boyutlarda olur. Çünkü her insan, diğerinden farklı, özel bir evren, özel bir bütündür. Bu özelliği sağlayan başlıca etmenler ise, o kişiye özgü algılayışlar, güdüler ve amaçlardır.[2] İnsanın ulaşmaya çalıştığı gayesini açık ve net olarak bilmedikçe, o insanın davranışını doğru olarak anlamak çok zordur.[3] İnsan öylesine karmaşıktır ve gerçek gizil güçleri günlük etkinliklerde öylesine farklı boyutlarda görülür ki, onun bilimsel olarak anlaşılması ve davranışlarının belirleyicilerinin sadece davranışların gözleminden çıkarılması adeta imkansızdır.[4]
Genel olarak hareket, tutum ve davranışlar örnek merkezli ve değer merkezli şeklinde iki kategori halinde ele alınabilir.[5] Bu yaklaşım, ilgili davranışların anlaşılıp değerlendirilmesine yardımcı olur. Örnek merkezli davranışta obje, farklı değerlendirmelerde bulunmaksızın örnek aldığı kişinin tutum ve davranışını gerçekleştirmeye çalışacaktır. Bu, daha ziyade çocuklarda görülen bir davranış şeklidir. Değer merkezli davranış ise yetişkinlerde belli bir gelişmişlik ve irade neticesi ortaya çıkar.
İnsan olarak hayatımızdan ve davranışlarımızdan sorumluyuz. Çünkü, davranışlarımız şartların değil, bizim kararlarımızın neticesidir. İnsan olarak hislerimize karşı değerleri ön plana çıkarabiliriz.[6] Tabii ki davranışların sergilenmesinde ortam ve imkanlar çok önemli bir yere sahiptir. Ancak asıl belirleyici unsur insanın iradesi ve ortama kazandırdığı anlamdır. Bunlar insan davranışını olumlu yönde geliştirebileceği gibi olumsuz yönde de etkileyebilirler. Davranışların farklı boyut ve unsurları vardır.[7]
Davranışın dinamiği, belirli bir insan tabiatından gelir. Bu açıdan insanlara hakim olan dört temel motif; haz, elem, korku ve öfkedir. Diğerleri ise karışık motiflerdir. En basit fizyolojik davranıştan (yeme, içme, cinsel hayat, vs.) en sosyal olanına kadar (alâka, sevgi, nefret, aşk, vs.), hepsi temel saiklerle mücehhez belirli insan tabiatı olmadan gerçekleşemez.[8] Bir şeyin eksikliğinin duyulması ihtiyacı, bunun giderilmesi için ortaya çıkan güç dürtüyü, ihtiyacın giderilmesi için belli yöndeki hareket eğilimi ise, güdüyü ve eylem de hareketi temsil etmektedir.[9] Davranış, kişinin ihtiyaç hissettiği şeyin giderilmesine yönelik bir süreçtir. Davranış kavramı, bir yandan duygular, düşünceler, idrakler, inanç ve tutumlar gibi doğrudan gözlenemeyen içsel ruhî olayları; diğer yandan ise sözler, tepkiler, hareketler gibi görülüp-işitilebilen her türlü ruhî belirtiyi kapsayan bir anlam ifade eder.[10]
İnsan davranışları; oldukça karmaşık, çok yönlü ve değişik süreçler tarafından belirlenmektedir. İnsiyaklar, içgüdüler davranış dinamiğini izah için kullanılmıştır.[11] Her davranışın ortaya konup sergilenmesinin bir sebebi vardır. Bizim dışımızdaki insanların, bu sebebi bilmeleri veya tahmin etmeleri her zaman mümkün olmadığından; o tavır ve davranışı mücerret vuku buluş şartlarına ve bilhassa şekline göre değerlendirirler. Bu durumda, o davranışın şeklinin çok daha önemli olduğu takdir edilecektir. Diğer insanlar bizim davranışlarımızdaki niyet ve düşüncelerimizi bilmediklerinden sadece davranışın dışa yansıyan boyutuyla ilgilenirler. İnsanların içinden geçenleri ve niyetleri ancak Allah bilir.[12]
İnsan davranışının en önemli özelliği “karmaşık” olmasıdır. Bir davranışın gerçek sebebini ve manasını anlamak için, onun hakkında çok yönlü bilgilere ihtiyaç duyulur. Davranışın dinamiğinde, kişinin biyolojik özellikleri, geçmiş yaşantıları, o andaki içsel durumu ve içinde bulunduğu fizik ve sosyo-kültürel çevre etkilerinin hep birlikte oluşturdukları bir güdüsel örüntü yer alır.[13] Bundan dolayı bir bireyin ya da grubun çoğunluğunun gelecekte nasıl davranacaklarını kestirebilme konusunda başarılı sonuçlar henüz sağlanamamıştır.[14] Bir davranış hakkında iyi bir değerlendirme yapabilmek için; o davranışla ilgili bütün faktörleri, davranışın arkasında bulunan itici kuvvetleri bir arada hesaba katmak gerekir.[15]
Çeşitli ruh hallerinin, tavırların, duygu ve heyecanların davranışlar üzerinde etkili olduğu bugün çok iyi bilinmektedir. Bastırılan duygular bilinçaltına itilir.[16] Bunlar, daha sonra gizli veya açık bir şekilde ferdin tutum ve davranışlarında kendisini gösterirler. Davranış açısından önemli bir kavram sayılabilecek alışkanlık, bilgi, beceri ve istemin kavşak noktasında yer alır.[17] İnsan davranışlarının en ilgi çeken yönlerinden birisi, adeta iki zıddın bir arada bulunabilmesidir. İnsan, aynı zamanda korku ve ümidin, sevgi ve nefretin, sevinç ve üzüntünün değişik hallerini yaşayabilir.[18]
Davranışın unsurları; hedef, kabiliyet, hazırlıklı olma, durumu yorumlama, harekete geçme ve netice şeklinde ifade edilebilir.[19] Her davranışın bilinen veya bilinmeyen bir hedefi vardır. O davranışı gerçekleştirebilmek için belli bir kabiliyet ve güç de gerekmektedir. Hazırlıklı olma, davranışın vuku bulmasının ön şartıdır. Durumu yorumlama, davranışın yönünü belirlemede etkin bir rol oynar. Harekete geçme, zikredilen bu unsurlardan sonra meydana gelir. Davranışın neticesi ise, tarafların ihtiyaç ve beklentilerinin gerçekleşme oranına göre olumlu veya olumsuz şekilde ortaya çıkar.
Makro planda davranışın bilgi-düşünce, inanç-ibadet, hayat anlayışı ve dünya görüşüyle de yakın alakası vardır. Şimdi bunları detaylandırarak incelemeye çalışalım.
[1] Kresh, Sosyal Psikoloji, s. 50, Covey, The Seven Habits, s. 309.
[2] Yanbastı, Kişilik Kuramları, s. 209.
[3] Adler, İnsanı Tanıma Sanatı, s. 152.
[4] Aydın, Eğitim Yönetimi, s. 19.
[5] Neil J. Smelser, Theory of Collective Behavior, New York, 1968, s. 318.
[6] Covey, The Seven Habits, s. 71.
[7] Ahmed Ali, Sulûkü’l-İnsan, s. 18.
[8] Sezen, Sosyoloji Açısından Din, s. 27.
[9] Feriha Baymur, Genel Psikoloji, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 1990, s. 64-66.
[10] Hökelekli, Din Psikolojisi, s. 2-3.
[11] Bilgiseven, Genel Sosyoloji, s. 28.
[12] Kur’ân, Târık (86): 9.
[13] Hökelekli, Din Psikolojisi, s. 3.
[14] Geçtan, İnsan Olmak, s. 7.
[15] Bkz. Güngör, Ahlâk Psikolojisi ve Sosyal Ahlâk, s. 30-31.
[16] Cüceloğlu, Yeniden İnsan İnsana, s. 96.
[17] Covey, The Seven Habits , s. 47.
[18] Gölcük, Din ve Toplum, s. 207.
[19] Ahmed Ali, Sulûkü’l-İnsan, s. 18.