Korku Salmak

Güçlü olmak bir vazifedir. Bir her şeyin kemaline talib olmak durumundayız. Güçlü olduğunuzda düşmanlarınız bile size itaat eder. Size saldırıda bulunma cesaretini gösteremezler. Gücünüz ile düşmanlarınızın gönüllerine korku salmış olursunuz. Bu Kur’ânî bir sorumluluktur.
“Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.” Enfâl, 8/60.
Kanunlar caydırıcı olmalıdır. Suç işleme cesaretini kimse göstermemelidir.
Ordunuz caydırıcı olmalıdır. Güçlü ordusu olana saldırmaya kimse cesaret edemez.

“Baskın, basanındır” siz cesaretle haklı davanızı savunamazsanız, haklı iken haksız duruma düşebilirsiniz. Burnunuzun dibindeki kara parçaları bile başkalarının kontrolünde olabilir.
Korku salmak, otorite olabilmek ile beraber düşünülmelidir. Hatta takvada bile böylesi bir korku söz konusudur. İtaat gönülden olur ise sistem sağlıklı işler.

 

Bir yanıt yazın