Projeler

 

“Değerler Eğitiminin İnsanî ve Sosyal Gelişime Katkısı”

projesi

MEB, Üniversiteler, Okullar ve ilgilenenler ile hayata geçirilebilir.

İnsanı ve toplumu bir bütün olarak göremezseniz anlayamazsınız.

Âlemlerin fethinin yolu gönüllerin fethinden geçmektedir. Dünya insanlığı her türlü zenginliğe rağmen bir kaosa doğru sürüklenmektedir. İnsanlığa huzur ve barışı getirecek reçete bizdedir. Ancak biz bu reçeteyi elimizde bulundurup duvarlarımıza işlemeli kılıflar ile astığımız halde, kendimiz anlayıp tatbik edemediğimizden, dertten kurtulamıyoruz. Bu reçeteyi okumak, anlamak ve yaşayarak başkalarının onun ile buluşmasını sağlamak bizlerin vazifesidir.

İnsanlığa huzur ve mutluluğu getirebilmek için bütünü iyi algılayabilmek gerekir. İnsanı bir bütün olarak görebilmenin yolu, gönül, beyin, ruh, nefis, tecrübe ve bütün varlığı ile insanı ele alabilmekten geçer. Önyargılar, genellemeler, bir kategoriye yerleştirmeye çalışmalar, insanı derinden rencide eder. İnsanı keşfetmeden toplumu anlamak mümkün değildir.

Her insan, özel donanımlara sahiptir. Eğitimcilerin öncelikli görevi, öğrencilerin kabiliyet ve kapasitelerini fark ederek, iç enerjilerinin harekete geçirilmesi ile ilgilidir. Fıtrat merkezli yaratılışa uygun yaklaşım sağlıklı açılımlar için gereklidir.

İnsanlık bir arayış içinde… Hiçbir insan bulunduğu durumdan memnun değil… Herkes huzur ve mutluluğu arıyor. Bu durum özü itibariyle, ruhun ölümsüzlük arayışı ile ilgilidir. Çünkü nefsin tavanı yoktur, doyumsuzdur. Asıl huzur kaynağı ruh ve kalpler ise ancak yaratıcısı olan Allah’ı zikir ile huzura kavuşur.

Bedeni hazlar bir yere kadar belki geçici olarak huzur ve mutluluk verebilir. Ancak ruh doğru şekilde tatmin edilmez ise hakiki huzuru tadamaz. İnsanlık yapay şeylerde huzur arar. Bu satanizme kadar gider.

Önce kendi içimizdeki fırtınaları dindirip kendimizi keşfedip, olumsuz arzulara mahkûm olmaktan uzak durmak gerekiyor. Öfke, kin, nefret, şehvani arzular terk edilmelidir. Aşırı mülk edinme hırsından uzak durulmalıdır. Çünkü başkalarının elindekilerden yüz çevirmedikçe insanlar arasında değerli olunamaz. Kariyer gelişimleri, başkalarının koltuğuna göz dikme şeklinde değil, farklı açılımlar yapma ve katma değer sağlama üzerine bina edilirse gelişim olur. Diğeri çelişim ve enerji israfına yol açar. Parçalanmalara gruplaşmalara, fitne ve ihtilaflara yol açar. Hakiki gelişim ve güzel açılımlar olmaz.

Gönüllerinin keşfinin yolu her şeye rağmen iyilik yapmaya devam edebilmekten geçer. Bir insana iyilik yaptınız, olumlu cevap alamadınız. Sıradan bir yaklaşımla “değmezmiş” deyip vazgeçtiniz. İşte bütün emeğinizi boşa harcadınız. Çünkü değmezmiş dediğiniz ve tutumunuzu olumsuzlaştırdığınız an aslında, karşının eriyip size olumlu tepki vereceği vakittir. Fakat siz formülün sonuca ulaşacağı son noktada olumlu sonucu engellediniz.

Ya! hep tek taraflı mı olacak? Biz insan değil miyiz? Sorusu aklınıza gelebilir. Burada biz ancak kendimizi değiştirebiliriz. Biz değişip güçlü durabildiğimiz ölçüde etrafımızdakilerin değişimine katkıda bulunabiliriz, gerçeğiyle karşı karşıya geliriz. O değişim ve açılım, bizim güzellikleri devam ettirebilmemize bağlı olarak onların içinden gelecek. O gönül fethini sağlayacak, iç enerjiyi keşfetmek gerekiyor. Bu tabi ki zor iş! Ama uygulamaya kesinlikle değer… Zaten insan olabilmek de zor zanaattır. Hele sabırlı ve güçlü bir kişilik ortaya koyabilmek ayrı bir meziyettir.

İç enerjiyi harekete geçirebilmek için olumsuzluklardan etkilenmemek gerekmektedir. Çünkü alışkanlıkları ve önyargıları değiştirmek atomun parçalanmasından zordur. Atom parçalanınca nasıl bir enerji açığa çıkar bilirsiniz. İşte olumsuz alışkanlıkları değiştirmek bunlardan daha güçlü enerjiler ortaya çıkarabilir. Önemli olan bu enerjileri kontrol altında tutabilmek ve iyiden yana kullanabilmektir.

Sabır ve sebat, hayatımızın birçok noktasında ihtiyaç duyduğumuz bir değerdir. Bazı sıkıntılar insanın güçlenmesini sağlar. Kötülüklere iyilik ile mukabele etmeye devam edebilirsek o kötülüğü ortadan kaldırabiliriz.

Gönüllerin fethi, gönlün hakiki sahibine açılması demektir. İman edenlerin velisi ve dayanak noktası bizzat Allah’tır. O yola girip, gereklerini yerine getirerek O’na tevekkül edebilmek, o yolda olabilmek ve gerekirse ölebilmek gerekebilir. Can emanetini onun yolunda feda edebilmekten daha büyük bir derece var mı ki? İşte hakiki şehitliğin değeri buradadır. Onun değerleri uğruna fedayı can edebilmek. Bedeli ödenmeyen hiçbir şey sizin olmaz. Bedelini ödemeyi göze alamazsanız o değere erişemezsiniz. Etrafımızda güzelliklerin olmasını istiyorsak, insanî ve sosyal gelişimimiz için gönüller fethetmemiz gerekmektedir.

Bir yanıt yazın