Üniversite Tercihi-Meslek Seçimi-İş İmkânı

Üniversite tercihi, mesleği belirler, mesleğiniz hayatınızı şekillendirir.

Verimli bir hayat için, geçilecek yollar hakkında ön bilgi sahibi olmanın önemi büyüktür. Bu size güven ve enerji verir. Hayatın her bir anı, tek bir defa yaşanılan çok özel durumlardır. Ama çoğu kişi bu inceliği anlamamışçasına vakitlerini öldürür, gider.
Gençlerimizin birçoğu üniversite imtihanına odaklanmış durumdadır. Bunların aileleri ve yakınları da onlar ile aynı heyecanı yaşarlar. Ama çokları sadece test tekniği ve imtihana odaklanmış gibi görünmektedir. Hayatın gerçeklerine uygun strateji belirleyebilenler, hayat mücadelesinde başarılı olurlar.
Bir defa bu üniversite intihanı, ciddi bir yarış haline gelmiş durumdadır. İki milyona yakın insanın geçmeye çalıştığı kapıdan, iyi şatlarda 200 bin kişi geçebilmekte, buna bir o kadarı da bir şekilde ilave edilmektedir. Geriye kalan kısım bir sene sonraki sayıyı, bir o kadar artırmaktadır. Çokları tercih yaparken geleceğini ve mesleğini belirlediğini bile düşünmeksizin, kazanabileceği bir yeri yazmayı hedeflemektedir.

Okuyacağınız veya okuduğunuz fakülte, aynı zamanda geleceğinizi ve mesleğinizi belirleyen bir kurumdur. Ayrıca üniversite eğitimi, kişiliğin son şeklini alıp geleceği belirleyen bir eğitim merkezidir. Fakat çoğu defa öğrenciler, zorlu bir imtihanı başarmış olmanın rahatlığı, aile ve sosyal kontrolün zayıflaması sebebiyle üniversite günlerini iyi değerlendirmekten uzak görünmektedir.
Vizeler-finaller derken, 3. 4. sınıfa gelen öğrenciler, hayata atılma noktasında pek de hazır olmadıklarını hissetmektedirler. Asıl hayatın fakülte bitince başladığından habersiz bir şekilde, üniversitenin ilk yıllarının zafer sarhoşluğu ile geçmesi, verimi ve toplam kaliteyi de etkilemektedir.
Kamu kurumları, istihdam açısından dolmuş, fazlalıkları eritmeye çalışan bir yapıya sahiptir. Özel teşebbüs kurumları ise, bitirdiğiniz fakülte veya meslek tecrübenize önem vermektedir. Hatta günümüzdeki işsizlik problemi sebebiyle, üniversiteliler de işsizler ordusunun sayısını artırmaya başlamıştır.
Peki, bu durumda ne yapılmalıdır. Aslında her insan ayrı bir kabiliyet ve kapasiteye sahiptir. Eğitim kurumlarımız, daha ilkokuldan başlayarak bu kabiliyetlerin keşfine ve geliştirilmesine yönelik bir strateji belirlemelidir. Gençlerimize bu noktada rehberlik yapılmalı, onların hayat ve meslekler ile ilgili, ön bilgiye sahip olmaları sağlanmalıdır. Burada hepimize görevler düşmektedir.
Tercih ettiği fakülte eğitimi neticesi, hangi mesleği edineceği, o mesleğin artı ve eksileri hakkında bilgi sahibi olmayan kişinin, verimlilik noktasında sıkıntılarının olması kaçınılmazdır. Bu durum “işiyle barışık olmayan bir kesim”in ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir. “İş doyumu” olmayan kişi ve kurumlarda, toplam kalite gerçekleşmediği gibi verimlilik de düşmektedir.
Ayrıca hür teşebbüs ve farklı açılımlara hazır bir şekilde yetişmek, her gencin ufkunu aydınlatmalıdır. Hayatı anlamlı kılacak hedef ve gayeler, insanın içindeki gizli enerjinin açığa çıkmasına yardımcı olur. Çağın bilgi ve teknolojik imkânlarını ve iletişimin gücünü kullanabilenlerin önünde durmak mümkün olmayacaktır.
Eğitim kurumlarımız, medyamız ve aileler, yeni neslin şekillenmesinde birinci derece sorumludurlar. Gerçekleri görüp ona göre bir yetişme tarzı ve gelişim çizgisi yakalayabilenler için, her zaman iş imkânı söz konusudur. Çünkü kişi ve kurumlar, terbiyeli, kabiliyet ve kapasiteli, güvenilir, kalifiye eleman aramaktadır. Gözü arkada kalmadan her şeyini emanet edebileceği bir kişi için, nice iş adamları nice imkânları seferber edebilecek durumdadır. Ama güven ortamının oluşabilmesi için, manevi değerlerle bezenmiş, çağın her türlü gelişimine ayak uydurabilecek, dil ve iletişimi güçlü gençlerin yetişmesi özel gayretle mümkün olabilecek bir durumdur.
Hayatın akışına yön verebilecek kişiler, maddi ve manevi değerler ile bezenmiş, enerjisini verimlilik için harcayabilenlerdir.

 

Bir yanıt yazın