ÖZET
Yönetim ve organizasyon, insan gruplarının bulunduğu yerlerde ciddi bir ihtiyaçtır. Bazı yönetim ve organizasyonlar, insanî değerleri dikkate almadan şekillendirilmekte, insanları duygusuz robotlar gibi kabul etmektedir. Yönetim ve organizasyonda İnsan Merkezli Yaklaşım, insanın iç enerjisini keşfederek yönetim ve organizasyona katkı sağlama süreci ile ilgilenir ve ihtiyaçları göz önünde bulundurur.
İnsan davranışlarının dinamiklerini göz önünde bulundurmayan örgütler, verimli bir açılım ve gelişim gösteremezler. İnsanı, kurum kültürüne inanmış hale getirmek, örgütsel davranışın kendiliğindenliğini kolaylaştırır.
İnsan merkezli yaklaşım; ihtiyacı, kapasiteyi, prensipleri ve rolleri göz önünde bulunduran, kapsamlı bir yaklaşım tarzıdır.
Anahtar Kelimeler: İnsan, verimlilik, ihtiyaç, yönetim, organizasyon
Yönetim ve Organizasyonda İNSAN MERKEZLİ YAKLAŞIM
Yönetim ve organizasyon kurum ve kuruluşlar için ciddi bir ihtiyaçtır. Fert ve toplum, belirsizliklerden rahatsızlık duyar. Belirli bir düzen, her zaman insan ve grupların verimliliğine katkı sağlar. İnsanî ve evrensel değerleri dikkate alan yönetim ve organizasyonlar daha sağlıklı sonuçların alınmasına katkı sağlar.
Toplumun gelişiminde önemli bir misyon üslenmek durumundaki üniversiteler, bilgi üretim merkezi olarak görev yapmalıdır. Bu bilgi üretimi, iş dünyasının ihtiyacını gidermeye yönelik olduğu ölçüde aktüel değer ifade eder. Akademisyen, araştırmacı ve uygulamacıları bir araya getirmek, etkileşim sağlamak ve bilgi paylaşımına katkıda bulunmak üniversite-sanayi işbirliği açısından çok önemlidir.
Bazı yönetim ve organizasyonlar, insanî değerleri dikkate almadan şekillendirilmekte, insanları duygusuz robotlar gibi kabul etmektedir. Profesyonellik adına yapılan bu hata, ciddi stres ve problemlere yol açmaktadır. İnsanı bir bütün olarak kabul etmeyen yaklaşımlar, insanın iç enerjisini kullanarak verimliliği ortaya çıkarma noktasında yetersiz kalır. İnsanı bir bütün olarak değerlendirmek, özel hayatın iş hayatına yansıtılması anlamına da gelmez. Bunlar ayrı şekilde ele alınır.
Fakat insanın iç dünyasında güçlü olması, stratejik hareket etmesini kolaylaştırır. Bu ince ayırımı yok sayarak dikkate almayan nice şirketler ciddi parçalanma süreçlerini yaşarlar. Dünyada büyük şirket evlilikleri ile “işbirliği güç birliği stratejileri” uygulanırken, bizde aile şirketleri dağılma ve ayrılma süreçlerini yaşamaktadır.
Yönetim ve organizasyonda İnsan Merkezli Yaklaşım, insanın iç enerjisini keşfederek yönetim ve organizasyona katkı sağlama süreci ile ilgilenir. İnsan unsurunu ihmal eden hiçbir yönetim ve organizasyon, ferdî ve toplumsal gelişime yeterince katkıda bulunamaz. Fakir bir toplumda zengin olabilirsiniz fakat sosyal sağlığa uygun bir refah içinde yaşayamazsınız.
İnsan davranışlarının dinamiklerini göz önünde bulundurmayan yapılar, verimli bir açılım ve gelişim gösteremezler. Davranışın dinamiklerinde çok hassas dengeler söz konusudur. Bu noktada ihtiyaç merkezli yaklaşım ve öncelikler devreye girer, profesyonellik ön plana çıkar.
İnsanı, kurum kültürüne inanmış hale getirmek, örgütsel davranışın kendiliğindenliğini kolaylaştırır. İnsan, ait olduğu organizasyona özveri ile katkıda bulunduğunda verimlilik kolaylaşır.
İnsanı ihmal eden yönetim sistemleri, süreklilik ve devamlılığı sağlayamaz. Yönetim ve organizasyonda insanı ve onun hassasiyetlerini göz önünde bulundurarak kurulacak örgütler sağlıklı bir temel üzerinde yükselebilirler. Tabi profesyonel gelişim, ilgili sahadaki konjoktürel gelişmeleri yakından takip etmeyi ve projeksiyonu gerektirir. Örgütün yapısı, insan merkezli yaklaşıma uygun şekillendirilirse daha kolay sonuç alınır.
İnsana değer vermek, fertlerin keyfi hareketlerine göz yummak demek değildir. Bu noktada prensip merkezli yaklaşım devreye girer. Doğruluğu onaylanmış bazı tecrübe ve birikimler, üzerinde kafa yorularak prensip haline getirilir. Bunlar kurum çalışanlarına deklare edilir. Beyin fırtınası zeminleri ile bunlar güçlendirilir. Yetki ve sorumlulukların belirlenmesi de, stratejik yönetimin asgari gereklerindendir.
En alt seviyesinden en üst seviyesine kadar organizasyonlar, insanlardan oluşur. İnsanî ilişkiler beslenmeyi ve sürekli ilgiyi gerektirir.
İnsanın iç dünyasındaki fırtınaların dinmesi veya bunun kontrol edilebilir durumda olması insan merkezli yaklaşımın önem verdiği bir husustur. Konsantrasyon bu noktada önem arz eder. Beyin gücünün hedefe yönelik kullanılabilmesi için kişi sübjektif meşguliyetlerden kurtulmalıdır.
İnsanı inanç, değer, yetişmişlik ve profesyonelliği ile beraber düşünmek gerekir. Örgütsel davranışta vizyon ve kabiliyetler önem arz eder.
Her kademedeki kişinin rolüne uygun davranabilmesi rol teorisi ile ilgili bir durumdur. Rollerin netleşmesi ve benimsenmesi, rol teorisine uygun şekilde düzenlenmelidir.
İnsan kaynakları yönetiminde sağlam bir ağ yapısı oluşturulmalı, basit kaygılar ile önemli kararlar alınmamalıdır. Hizmet içi eğitim ve sosyal birliktelikler ile mesleki formasyon gelişimine zemin hazırlanmalıdır.
Yönetim ve organizasyonda insan merkezli yaklaşım, ihtiyaçları göz önünde bulundurur. En değerli şey o anda ihtiyaç hissedilen şeydir. Burada ihtiyaç merkezli yaklaşım devreye girer. İhtiyaç bazen zaman olur, bazen ilgi, bazen de çözüm… Bu noktada ihtiyaçlar hiyerarşisi dikkate alınır. Hasta olan bir kişiden tam bir verimlilik beklenemez. Beşeri ihtiyacını giderememiş bir kişiden, entelektüel üretim beklemek doğru olmaz.
Organizasyon ciddi iştir. İlk defa yapılan her işte, bazı aksaklıklar olabilir. Bu noktada organizasyon danışmanlığı önem arz eder. Kongre ve fuar organizasyonları, en ince detaylar ile birebir ilgilenip açılım ve çözüm üretmeyi gerektirir.
Sözgelimi çocukları ile beraber fuarınızı gezmeye gelmek durumundaki bir aileye çocukları ile ilgilenecek bir muhatap gösterebilmek, bir iş gezisini aile gezisi haline dönüştürme fırsatı verebilir. Bu noktada belki birçok ailede kırgınlık ve parçalanmaya yol açan iş gezilerine insanî bir boyut katmış olabilirsiniz.
Herhangi bir konu etkin ve yetkili kişiler ile, iyi bir atmosferde ne kadar müzakere edilebilirse o kadar güzel açılımlar sağlanılabilir. Yönetime, bazı durumlarda yönetilme durumunda olanların düşünce ve yaklaşımları yol gösterebilir. En azından muhataplara bu noktada değer verildiğinin hissettirilmesi bile çok defa yeterli olabilir.
Kendisine değer verilmediğini veya ihmal edildiğini düşünen bir insan da örgütsel davranışa olumlu bir katkı beklemek çok defa mümkün değildir. “Zor ile yenen aş ya karın ağrıtır ya da baş” denildiği gibi içselleştirilmeyen hiçbir davranıştan profesyonel bir sonuç almak mümkün değildir.
Her örgüte göre şekil alabilecek, örgüt teorisi üretmek profesyonel bir yaklaşım ile mümkün olabilir. Birçok iş kolunun kendine has bazı özel durumları söz konusudur. “Çıraklığı olmayan işin patronluğu olmaz.” Herkesin yapıyor olması, o işi sizin de yapabileceğiniz anlamına gelmez. Her işin yumuşak karnı vardır. Çarkların nasıl döndüğü iyi belirlenmelidir. Bizde çok defa danışmanlık ve rehberlik konularında, yeterli fizibilite çalışmaları yapılmadığından, “hariçten gazel okumak” durumuna düşülmektedir. Organizasyonları asıl güçlü yapan geniş alt tabandır. Evet, üst yönetim önemlidir. Fakat alt elemanların da enerjilerinden tam istifade edilebildiğinde asıl verimlilik ortaya çıkar. “Ben yaptım oldu” mantığı ile bir yere varmak mümkün değildir.
Yönetim ve organizasyonlar şekillendirilirken, insan merkezli yaklaşım ön planda tutulmalıdır. Nedir insan merkezli yaklaşım? Her insanın bir “iletişim haritası” vardır. İletişim haritası da; doğum yeri, aile, çevre, alınan eğitimler, olumlu-olumsuz tecrübeler, medeni hal, vs. gibi birçok unsuru içine alır. İletişim haritası kişiye özeldir. Profesyonel bir kişiyle, güven ortamında sağlıklı paylaşım ile ortaya çıkar. Etrafında olup bitenlere mantıklı izahlar getirebilen kişi, sağlıklı düşünce ve çözüm üretebilir. Aksi halde doğru kararlar alıp uygulama, bir hayli zor olur.
Kişi sabah evinden işe gelirken işi ile ilgili bir heyecan ve sevinç hissedebiliyorsa, o yönetim ve organizasyon insan merkezli yaklaşım noktasında bir seviye kazanmış kabul edilebilir. Aksi durumda “Pazartesi sendromu ve “iş saati gerginlikleri” kaçınılmaz olabilir.
Kurumsal kimlik, bazı başarıların ortaya çıkmasına hizmet edebilir. İnsan merkezli yaklaşım; ihtiyaç, kapasite, prensip ve rolleri göz önünde bulunduran, kapsamlı bir yaklaşım tarzıdır. Uygulanacak işe ve örgüte göre şekillenebilecek esneklikleri de vardır. Değerler açısından hassasiyet de, kurumsal kimliklerin şekillenmesinde etkili olabilir. Bunlar dile getirilmese de çok defa arka planda vardır. İnsan merkezli yaklaşım ihtiyaç, düşünce ve iletişim süreçlerinden beslenir. İnsanın içindeki fırtınaların her biriyle yakından ilgilenir. İnsanı her türlü olgunlaşma ve gelişim noktasında destekler. Bu destekle güçlenen insan, organizasyon ve yönetimlere olumlu katkılar yapabilir.