Akraba, soy, mahalle, köy, dernek, takım ve partilerde yandaşlık mı önde, yoksa hakikat ve adalete mutabakat mı? Doğru, iyi ve güzel, kişilere göre mi, objektif kriterlere göre mi belirleniyor?
Hakikat ve değerler adına, yanlış yapanın karşısında söz söyleme cesaretimiz var mı? Karşı çıkma cesaretimiz yoksa, tepki gösterme ve yolları ayırma asaleti var mı? Yoksa bazı menfaatlerdeki çatışmalar sebebiyle ayrılıklar yeni yapıları mı doğuruyor?
Makam ve mevki sahiplerinin etrafındaki «evet efendim, en doğrusunu siz bilirsiniz efendim» anlayışı hakikatin hayatımızdan uzaklaşmasına mı sebeptir?
Kişiye ve güçlüye göre adalet mi, yoksa mazlumu ve mağduru gözeten bir hüküm sistemi mi?
Vatandaşımızın güvendiği ve sosyal huzur nasıl sağlanabilir? Duyarlılık, öngörü ve hakkaniyet hangi şekilde tecelli edebilir?