Fıtrat Merkezli Yaklaşım

Özlenen Yaklaşım ve Açılımlar

Fıtrat, yaratılış demektir. Yaratılanların ortak bazı özellikleri vardır. Yegane yaratıcı Allah, yarattığına ilahi nefha ile damgasını vurmuştur. Her yaratılan, yaratıcıya ulaştıracak öz cevher taşır. Tebliğden önce temsil ile vazifeli kimseler, fıtratın uyanışına hizmet etmelidir.

Fıtrat, insan tabiatını ve yaratılış gerçeğini ifade eder. Her insanın kendine has mizacı vardır. Ama bunun yanında bazı temel yaratılış kanunlarından da söz etmek mümkündür. “Akıl için yol birdir” atasözümüz bu gerçeğe işaret eder. Ama bu akıl, vicdan ve fıtrat bozulmamış ve kirlenmemiş olmalıdır.
Biz yaratılan ile nasıl iletişim kurubileceğimizi bilirsek ona ulaşabiliriz. Yaratılış gerçeği değişmez.
Her insan, inanma ihtiyacına ve güven duygusuna sahiptir.
“IF words come out of the heart, they will enter the heart, but if they come from the tongue, they will not pass beyond the ears.” Al-Suhrawardi (Essential Sufism)

“Dışarıya bakan hayale dalar, İçeriye bakan uyanır” der Carl Jung. Evet öze dönüş ve bakış insanda çok farklı dünyalara kapılar arayabilir. Ama görebilmek için ilmin ve vahyin ışığına ihtiyaç vardır. Aksi halde modern resimde olduğu gibi insanın iç dünyasının keşmekeşi tuvale veye hayata yansır.

Her insanda fıtrat olarak ifade edilebilecek bir öz vardır. Bu öze ulaşabilmek için bazen çaba sarf etmek gerekebilir. Fıtrat merkezli yaklaşım ile inanan, inanmayan, eğitim gören, görmeyen, medenî veya değil, her insana ulaşmak mümkündür. Ancak o kişinin de iletişime açık olması gerekir.

trat “f-t-r“ kökünden türeyen bir isim olup “yaratılış, belli yetenek ve yatkınlığa sahip oluş” anlamındadır. (İbn Manzûr, age, “ftr” mad., V,55). Konuyu etraflıca ele almak maksadıyla, Arapça bir kelime olan fıtrat kavramının, batı dillerindeki karşılıklarına da bakmak istiyoruz. İngilizce karşılığının “nature; creation; disposition; moral constitution; instinct; natural disposition; temperament; innate quality” (Bkz. Baalbekî, Rûhî; al-Mawrid, A Modern Arabic- English Dictionary, 4. ed. Beyrut 1992, s.829; Wehr, Hans; A Dictionary of Modern Written Arabic, London 1966, s.720; İlyas, A.; Kaamusu’l-Asrî, Modern Dictionary Arabic-English, Beyrut, 1981,s. 509).

Almanca’da bu kavram, “naturanlage” kelimesiyle karşılık bulmaktadır (Bkz. Steuerwald, Karl; Deutsch-Türkisches Wörterbuch, Otto Harrassowitz, Wiesbaden, 1974, s.396; Denker, A. Cemil – Davran, Bülent; Almanca – Türkçe Büyük Lugat, İstanbul, 1947,III,15).

Bu bilgiler bütünleştirildiğinde, fıtrat’ın genel olarak “yaratılış; mizaç; tabii eğilim; hazırlık; tabiat; tiynet; huy; cibilliyet; içgüdü; istidat; tabii özellik; Tanrı vergisi nitelik” gibi birçok anlamlar ihtiva ettiği söylenebilir. (Bkz. Redhouse English-Turkish Dictionary, İstanbul 1979, s.204.222.273.507.511.649.1006; Saraç, Tahsin; Fransızca-Türkçe Büyük Sözlük, Ankara, 1976, I,693; I,871).

Fıtrat’ın etimo-filolojik yapısından yola çıkarak, evrensel anlamda,

her insanın doğuştan, tabii olarak Allah’a inanmaya yetenekli ve herhangi bir dinî inancı kabul etmeye elverişli bir yapıda yaratıldığı

sonucuna ulaşabiliriz. Yaratılış gerçeği değişmez. Her insan güven duygusuna sahiptir. Hakiki güven ancak iman ile sağlanabilir.

“Fıtratı bir suyun akışına benzetebiliriz. Nasıl ki, bu su, mecrasında akmasına müdahale edilmediği takdirde, kolaylıkla hedefine doğru akıp giderse, fıtrata müdahale edilmediği ve çevre tesiriyle başka bir dine yöneltilmediği zaman, kişi de hak dine yönelecektir. Nitekim, çocuğun samimiyetini, doğruluğunu, hilesiz ve saf bir davranış içinde bulunduğunu pek çok kereler müşahede etmişizdir. Ama sonradan yakınlarının, telkin ve tesir etmesiyle yalan söylemeyi, hilekârlığı, mürâiliği öğrenerek fıtratı bozulmaktadır.” (Şentürk, Habil; “Din Duygusu, Din Şuuru ve Şahsiyet Gelişmesi”, MGSB Din Öğretimi Dergisi, Ankara 1987, sy.10, s.39).

Çocuğun fıtratında bulunan doğru çizgide yetişmesini engelleyecek olumsuz şartların ve âmillerin giderilmesi ve böylece onun bu fıtrî kabiliyetinin önünün açılması yeterlidir.

Fıtrat İle İlgili Hadisler:

“Doğan her çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra ebeveyni onu yahudi, hıristiyan, mecusi veya putperest yapar” (Buhârî, Cenâiz 79; Müslim, Kader, 23).

“Doğan her çocuk, dili çözülünceye (konuşma çağına) kadar mutlaka fıtrat üzeredir.” (Müslim, Kader, 23).

“Her insanı annesi fıtrat üzere dünyaya getirir. Fakat ebeveyni sonradan onu yahudi, hristiyan ve mecusi yapar. Şayet anne babası müslüman iseler çocuk da müslüman olur” (Müslim, Kader, 25).

“Doğan her çocuk fıtrat üzere dünyaya gelir. Bu hal üzere konuşma çağına kadar devam eder. Nihayet konuşmaya başlayınca artık ya şükreden biri olur ya da inkâr eden…” (Müsned, III, 353).

Bir yanıt yazın