MİLLÎ ÖĞRETMEN

Misafir Kalem

İşte bir 24 Kasım “Öğretmenler Günü”nü daha geride bıraktık. Afâkî nutuklar ve yaldızlı sözler dinledik yine…

Sevgili dostlar bendeniz, üzerinde çalıştığım ve büyük bir medeniyet projesi olarak gördüğüm “Eğitimde Kalite”den MİLLÎ ÖĞRETMEN bahsini sizlerle paylaşmak istiyorum. Aziz dostlarım, şimdi bazıları “millî eğitimi biliyoruz da bu MİLLÎ ÖĞRETMEN de nereden çıktı?” diyecekler ama olsun; kişi bilmediği şeyin düşmanıdır.

Önce şunu anlayalım ki MİLLÎ ÖĞRETMEN olmadan Millî Eğitim olamaz! Okul, derslik, program, öğrenci, eğitim, ders araç ve gereçleri gibi kavramların bir anlam kazanabilmesi için öncelikle “Öğretmen” faktörünün istenilen seviyede etkili, yetkili ve MİLLÎ olması gerekir. Öğretmen, yetiştirdiği öğrencisine örnek bir kişiliktir. Öğretmenler toplumların önderleridir. “Milletleri yüceltenler ancak ve sadece Öğretmenlerdir” (Atatürk). Öğretmen, toplumları cehaletin karanlığından kurtaran bir ışık kaynağıdır. O, yol gösteren, iyiye çağıran, doğruya davet eden, hakikati haykıran yüce bir sestir. İnsanlık tarihinin icat ettiği mesleklerin en kutsalı hiç şüphesiz öğretmenliktir. Bilgi soyut bir kavramdır. Ancak, bilginin somutlaştığı yer de vardır elbette; işte o yer öğretmenin hal ve hareketleridir. Bu nedenle öğretmen bilgiyi taşıyan, canlı bir ilim abidesidir. Öğretmen örnektir, öğretmen modeldir, öğretmen, olunması istenilen iş ve mesleğin zirvesindeki kişidir. Ancaaak… Bütün bunları MİLLÎ ÖĞRETMEN başarabilir yalnız.

Peki kimdir MİLLÎ ÖĞRETMEN:

MİLLÎ ÖĞRETMEN, bilenlerle bilmeyenlerin bir olmadığının ilkesinin kaynağını bilendir. MİLLÎ ÖĞRETMEN, iyiliğe öncülük edenin de kötülüğe öncülük edenin de onu yapmış gibi olduğunun şuurunda olarak daima iyiliği şiar edinen ve iyi örnek olmayı vazife bilendir. MİLLÎ ÖĞRETMEN, ben yanayım âlem kurtulsun temennisiyle aşk dolu insandır. MİLLÎ ÖĞRETMEN, Hak bildiği yolda tek başına da olsa gitmeye söz vermiş, elbisesini kefen bilmiş Malazgirt’teki Alparslan misali yürek insanıdır. MİLLÎ ÖĞRETMEN, Söğüt Yaylalarında at koştururken aynı zamanda Hz. Mevlana’nın önünde diz çökmenin şerefini de taşıyabilen Osman Gazi’nin ruh haletini kavrayan insandır. MİLLÎ ÖĞRETMEN, Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethederken “ya ben Bizansı alırım, ya Bizans beni!” sözlerindeki sırrı kavrayabilen insandır. MİLLÎ ÖĞRETMEN, iki yıl içinde fethettiği topraklar üzerinde bugün yirmiye yakın devlet bulunsa da, bu dünya iki padişaha fazla diyecek kadar ufku geniş olsa da ben bu toprakların ancak hizmetçisiyim diyecek kadar alçak gönüllü olan Yavuz Sultan Selim Han’a aşina olandır. MİLLÎ ÖĞRETMEN, doğrudan doğruya Kur’an’dan ilham alarak Hakikatı asrın idrakine sunmanın vücubuna inanmış er oğlu er kişidir. MİLLÎ ÖĞRETMEN, madde karşısında eğilmeyen, makam hırsına kapılmayan, Yaratana isyan noktasında yaratılana asla ve kat’a itaat etmeyen, başını yalnız o başı Yaratanın karşısında eğen ilkeli, ilkeli, ilkeli ve yüreği Kaf Dağı kadar İlâhi aşkla dolu insandır. MİLLÎ ÖĞRETMEN, eğitmekle meşgul olduğu öğrencisinin “Ahsen-i takvîm” olan bir insan ve Sâni-i Zülcelâlin eseri olduğunun şuurunda olandır. MİLLÎ ÖĞRETMEN, öğretmenlik imkânlarının ve talebenin kendisine bir EMANET olduğunun farkında olandır. MİLLÎ ÖĞRETMEN, Hakka ve halka karşı sorumluluğu olduğunu daima hatırında tutan adamdır. MİLLÎ ÖĞRETMEN, öğretmenliği zenginliğe açılan yol olarak görmeyen, mesleğini para için icra etmeyen ve öğrencisine müşteri gözüyle bakmayan asil bir yürek sahibi insandır. MİLLÎ ÖĞRETMEN, esersiz ve çilesiz eser verilemeyeceğine inanan çilekeş insandır. MİLLÎ ÖĞRETMEN, asla ardına bakmayan, daima ileriyi gören ve gösteren, kökü mazide âti olarak bir Hedef-i Millî’si olan ve Rûh-u Millî’ye sahip aşk insanıdır. MİLLÎ ÖĞRETMEN, sadece okulda değil cemiyet içinde de millî değerlere bağlı örnek ÖĞRETMEN olarak yaşayan kılık-kıyafetiyle, yemesi-içmesiyle, oturup-kalkmasıyla ve sair yaşayışıyla halk tipi sosyal insandır. Bununla beraber MİLLÎ ÖĞRETMEN, iş ve fikir üreten, uygulanabilir ve faydalı plân ve proje üreten, insan hakları ve demokrasi konusunda nezih duruşuyla cemiyetin önünden yürüyen münevver insandır.

Hülâsa MİLLÎ ÖĞRETMEN mühim bir meseledir dostlar. Muasır medeniyetin üzerine çıkacak bir Türkiye isteniyorsa önce MİLLÎ ÖĞRETMEN yetiştirilmelidir ki o da eser olarak ortaya yeni bir nesil koyabilsin. Bu ülkede MİLLÎ ÖĞRETMEN yetiştire bir MİLLÎ ÖĞRETMEN OKULU var mıdır??? Ve ben yine ısrarla söylüyorum ve savunuyorum ki MİLLÎ ÖĞRETMEN olmadan asla ve kat’a Millî Eğitim olamaz. Kimse kendini kandırmasın. İşte durum meydanda; şu eğitimin neresi millî Allah aşkına!?

Konu ne kadar mühim; devlet başkanlarını öğretmen yetiştirir, yöneticileri öğretmen yetiştirir, hangi öğrencinin hangi meslekte daha başarılı olabileceğine ilişkin tahminleri en isabetli öğretmen yapar, hâkimi-savcıyı öğretmen yetiştirir, askeri-polisi öğretmen yetiştirir, işçiyi-işvereni öğretmen yetiştirir. Peki söyler misiniz bu ÖĞRETMEN’İ kim yetiştirir ya da nerede ve nasıl yetiştirilmesi gerekir? Bunu büyüklerimiz (!) değil MİLLET düşünecek arkadaş!… Doğru gölge isteniyorsa doğru ağaç yetiştirilmelidir. Zira insanları kaybetmemek için yapılacak çalışmalar, onları kazanmak için yapılacak çalışmalardan daha önemlidir. Ülkemizde, bu konuda kime ne görev ve sorumluluk düşüyorsa behemehal yapmalıdır. Millî kaliteli öğretmen, Millî kaliteli eğitim demektir.

Ya millî değerlere canla-başla sarılır MİLLÎ ÖĞRETMEN’den başlayarak Millî Eğitim ve diğer meselelerimizi hallederiz, ya da… İşte bildiğiniz gibi. Kendimize gelelim aziz dostlar, kendimize! MİLLÎ diyorum duymuyor musunuz? Bunun yabancısı olur mu?

Aziz dostlarım ve sevgili okuyucularım, hepinizin Kurban Bayramını en kalbî hislerimle tebrik eder hayırlara vesile olmasını Yüce Mevlam’dan niyaz ederim.

Murat KAHRAMAN Marmara1984-Öğretmen/İst. murathoca34@mynet.com

 

Bir yanıt yazın