Unutulmuş, Atan Bir Kalp: Kütüphane

Misafir Kalem
Erol AFŞİN
Türk Edebiyatı dergisi Temmuz sayısı kütüphanelerimize ayrılmış. Özellikle İstanbul’da olan kütüphanelerimize atıflarda bulunulmuş. Dolu dolu olan bir dergi hazırlanmış. Beyazıt Devlet Kütüphanesinin 125 yaşına girmesi üzerine hazırlanan bu sayı, bütün kütüphanelerimizi hatırlatır olmuştur.
Bu vesileyle ben de birkaç kelam eylemek isterim. Dergide, deneme yazarlarımızdan Ali Çolak beyin ilk kütüphane ile tanışması da var. Yazar, kendi hikâyesini yazarken, bizi yer yer düşündürürken, aynı zamanda tebessüme de boğmaktadır. Düşündürüyor çünkü kütüphanelerimizin adeta içimizi sıkan bir görünümde olması, bakımsız kalması ve ilgisiz kalması bizi derinden üzüyor. Kitaplarımızın raflarda ilgi beklediğini unutmamak lazım… Onların tekrar hayatla barışık bir şekilde yaşamaya ihtiyacı var. Bütün insanlar artık değerlerimizi fark etmeli ve bu yolda ciddi atılımlar yapmalılar. Buradan özellikle öğretmenlerimize seslenmek istiyorum. Öğrencilerinizle birlikte ilinizdeki kütüphanelere geziler düzenleseniz; bir konuyu kütüphanede nasıl araştırılacağını, uygulamalı olarak öğrencilerinize öğretseniz çok güzel olacaktır.
Bunca Zahmete Ne Gerek Var? “Google” Var ya!
Evet, internet teknolojisi var. Hatta o kadar kolay ki, bir tıklamayla milyonlarca bilgiye anında ulaşmak mümkün. Ya doğruluğu? Doğruluğu hakkında ve kaynağı hakkında emin miyiz? Hayır! Dolayısıyla adeta bilgi çöplüğüne dönmüş interneti kullanmakla birlikte, kaynağına inmenin de yararlı olacağını düşünüyorum. İnterneti kullanarak bu kaynaklara nasıl ulaşabileceğinizi araştırabilirsiniz. Ayrıca ciddi bir araştırma yapıyorsak, bunu iyice irdelememiz gerekmektedir.
Büyük kütüphanelerimizin takdire şayan uygulamaları var. Eserlerin hepsinin dijital ortama aktarılmasını sağlayarak, bu eserleri koruma altına alıyorlar. Böylece eserlerin güvenli bir şekilde arşivlenmesi sağlanıyor. Yine bu bilgileri genel ağda (internet) kullanmaları sonucunda, bilgi kirliliğine de son vermiş olacakları bariz görülmektedir.
Okullarımızda, üniversitelerimizde Türk Dili ve Edebiyatı ve Türkçe toplulukları/kolları var. Bu kollardaki görevli arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin kütüphanelerle ilgili projeleri pekâlâ olabilir. Kültür Müdürlüklerinden ve Belediyelerden izinler alarak, ayrıca belediyelerden araç tahsis etmeleri de istenerek, kütüphanelere gezi düzenleyebilir ve kütüphane görevlilerinden, kütüphanelerin geçmişi hakkında bilgi alabilirler. Kütüphanenin sürekli olarak canlı bir şekilde hayatını idame ettirebilmesi için nelere ihtiyaç duyulduğu konusunda bilgiler alarak, bunları bir şekilde ilgililere ulaştırabilirler. Kısacası uğraşan ve bir şeyler yapan bireyleri gören devlet yetkililerimizin de buna duyarsız kalmayacağını düşünüyorum. Sonuçta herkesin bir işi var ve bu meşguliyetlerden dolayı bir şeyleri göremiyor olabiliriz. Ama görenler, göremeyenlere anlatmalıdır. Öyle ki belki buna sahip çıkmak ve bu konuda bir şeyler yapmak isteyebilirler.
Unutulmaya yüz tutmuş kütüphanelerimizle barışık olmak çok önemlidir. Türk Edebiyatı dergisinde, Millet Kütüphanesinin restorasyonundan sonra ciddi bir okuyucu artışının olduğundan bahsedildiğini görüyoruz. Demek ki kütüphanelerimizin yenilenmeye ve canlılığını korumasına zemin hazırlamaya büyük önem vermek gerekir. Özellikle valiliklerimizin ve kültür müdürlüklerimizin kütüphaneler konusunda özverili çalışmalarını görmek, bizleri mutlu edecektir. Millet kütüphanesinde haftanın belli günlerinde, aydınlar konuşmalar yapıyorlarmış, böylece insanlar buna iştirak ederek, istifade ediyorlarmış. Bu ve buna benzer projelerle kütüphanelere katılımı arttırmak, atiye sağlam adımlarla bakmamıza olanak sağlayacağı görüşündeyim. Günümüz teknolojisinden faydalansak bile kaynağını da araştırarak, daha sağlıklı ve gerçek araştırmalar yapmanın çok yerinde olacağı aşikârdır. Bundan dolayı ödevlerini araştıran kardeşlerimizin, interneti kullanmakla birlikte, kütüphanelerde bir okuyucuyu görmek için özlemle yanıp tutuşan kitaplara da dokunması, okuması yerinde olacaktır.
Kütüphanelerimizin milli hafızamız olduğu unutulmamalıdır. Gazeteler, dergiler ve her türlü matbu evrağın arşivlendiği, gelecek kuşaklara aktarmak üzere köprü görevi gören kütüphanelerimizin güçlendirilmesi de kaçınılmazdır. Bu köprüyü sağlam kılmak gerekir ki, değerlerimizi ve tarihi hafızamızı dosdoğru bir şekilde gelecek nesle bırakabilelim. Bu anlayışı da ancak icraatlarımızla ortaya koyabileceğizdir. Dilerim bütün insanlar bu çağrıya kulak verir.
Not: Bu yazı aynı anda, www.sanatalemi.net, www.insgem.com ve www.erolafsin.net adreslerinde yayımlanmıştır.

Bir yanıt yazın