BAYRAMLARI DOYASIYA YAŞAMAK

Misafir Kalem

Bayramlar, Yüce Allah’ın bizlere hediye ettiği çok mübarek zaman dilimleridir. Fâni dünyanın çilesinden, zulmünden, kahrından, adaletsizliğinden, umutsuzluğundan ve diğer her türlü sıkıntılarından bir süre de olsa kurtulup, etrafımızdaki diğer insanlara karşı şefkat ve sevinçle baktığımız, onların yüzlerine ve kalplerine kardeşlik duygularımızı ifade etmeye fırsat bulduğumuz günlerdir.

Bayramlar, bizlere sayısız nimetleri veren Yüce Allah’a hamd, övgü, tekbir ve şükürde bulunmamıza vesile olacak kıymetli zaman dilimleridir.

Ancak;

Her geçen yıl, mübarek aylarda, günlerde ve gecelerde İslam ülkelerinden bir veya birkaçına çeşitli belâların gelmediğini görmek adeta mümkün değil. Bazı İslam ülkelerindeki din kardeşlerimiz kan revan içerisinde, her taraf yaralı ve gözü yaşlı, aç, milyonlarca yetim ve sakatın kaldığı bir hüzün manzarası. Bu durum ne acı bir haldir ya Rabbi!

Oysa dünyada diğer din mensupları, kendi Noel ve Paskalya bayramlarını dünyanın her yerinde eğlence, barış ve huzur içerisinde kutlayarak geçirmekte, kendi çocuklarına doya doya dinî ve kültürel değerleri sayılan bu özel günlerini tattırmaktadırlar. Onların bu kendi kültürlerine bir kısım Müslüman aile fertleri de iştirak etmeyi adet haline getirmektedir. Kısacası bilinçsiz ve şuursuz bir gidişatın içerisine bu öz kardeşlerimiz düşmüş, rotası belli olmayan bir gemi misali hayatları devam etmektedir.

Ecdadımızın asırlardır olgunlaştırdığı ve bizlere emanet ettiği değerlerimizi unutup unutturarak onlara ihanet etmekteyiz. Bu gafletten dolayıdır ki İslam ülkeleri huzura hasret kalmaktadır. Her yıl bayramlarını gereği gibi kutlama tadına bir türlü erememektedir.

Muhterem okurlarım, elbette belâ ve musibetler durduk yere gelip Müslüman toplumlara isabet etmiyordur. Bizler İslam kardeşliği, basiret ve şuurunda olmadığımız sürece, ne yazık ki bu kötü sonuçları daima yaşamaya mecbur kalacağız. Eğer Allah’ın emrettiği kardeşlikten nasip alınsaydı Müslümanlar bu hale düşer miydi? Aslâ…

Toplumların huzursuzluğu; felaket, katliam, ayrılık ve bölücülük, gerçek imandan uzak, ümmet şuurundan habersiz, hâlâ kabile ve aşiret duygularını aşamamış ve aynı MİLLET’in evladı olduğunun farkında olmamaktan kaynaklanmaktadır. Kısacası Allah’ın insanları renk renk, ırk ırk ve muhtelif dillerde yaratmış olmasının hikmetini kavrayamayışı ve Allah’tan hakkıyla korkmayışından kaynaklanmaktadır. Yüce Allah(c.c), biz Müslüman ülkelerin daima sıkıntı, acı, gözyaşı, geri kalmışlık ve fakirlik içerisinde yaşamamızı istemez. Bu hale gelmenin sorumluluğu da yine bizlere aittir. Zira Yüce Allah’ın şanına haksızlık ve zulüm yakışmaz.

Halbu ki biz Müslümanlar bayramların, mübarek ay, gün ve gecelerin feyzinden nasiplenmeye ne kadar çok muhtacız!

Hep birlikte ellerimiz havada, gönüller Allah’a yönelmiş olduğu şu mübarek hac mevsiminde, nurlu gecelerinde alınların secdeye gittiği bereketli vakitlerinde sadece kendisine sığındığımız ve yardımını niyaz ettiğimiz kâinatın sahibine yalvarışta olmak varken, bu gaflet ve aymazlığımızın artık sonu gelmeyecek mi! Ne zaman kendi aramızdaki sen-ben kavgasına son verdiğimiz günler gelecek.

Bizlerin bugün yaptığı bu duyarsızlık ya da ihanetin bedelini yarın gelecek çocuklarımız kat kat ödeyeceği unutulmamalıdır. Biraz basiretli ve vicdanlı davranmış olsaydık, acaba İslam Ülkelerinin bayramları bugün böyle üzüntü ve keder içerisinde geçer miydi?

Bayram ve Cuma günleri camilerimiz dolup taşıyor, milyonlarca insanımız hacı olmuş-oluyor, milyonlarcası eğitim görmüş ve asırlardır İslam dini ile yaşamış olduğumuz halde, niçin İslam ülkelerinde barış ve kardeşlik duyguları yok denecek durumdadır.

Özellikle ülkemizde Türk milletinin evlatları kendi arasında sünnî-alevî, Türk-Kürt ayırımını teşvik eden, kardeşlik duygularına ve birliğimize zarar veren bu kötülüğe taraf olup, çanak tutanlar bulunmaktadır. Oysa bu gibi tali şeyler teferruat olan şeyler olarak görülmeli, Türk Milletine ait millî ve kültürel değerlerimiz ile İslam dinine ait manevî değerlerimiz etrafında kenetlenmeli, birlik ruhu ve şuurunda olmalıyız. O zaman bayramlar, gerçek bayram havasında kutlanacak, dualar ve kurbanlarımız Allah katında kabul olacak, gökte melekler, yerde insanlar dualarımıza Âmiiiiin diyecektir.

Ey Yüce Allah’ım! Sen her şeye kâdir’sin, bizlere de beğenip, hoşnut olduğun bayramları nasip kıl.

Bu duygu ve hissiyat ile bütün Müminlerin KURBAN BAYRAMINI TEBRİK EDER, hayırlara vesile olmasını dileriz.

(Min abdi zelil ilâ rabbi celîl… “Zelîl bir kulun Celîl olan Allah (c.c)’a niyâz dilekçesi…”)

 

Dr. Abdurrahman Daş
F.Ü. İlahiyat Fak.
adas@firat.edu.tr

 

Bir yanıt yazın